Bir zamanlar, yemyeşil ovaların ve pırıl pırıl derelerin aktığı uzak bir diyarda, Keloğlan adında zeki ve cesur bir genç yaşarmış. Keloğlan’ın en büyük özelliği, her zorluğun üstesinden gelmesini sağlayan parlak fikirleriymiş.
Bir gün, Keloğlan köyün yakınındaki ormanda yürürken, her zamankinden farklı bir ışık görmüş. “Acaba bu nedir?” diye meraklanmış. İşte o an, Keloğlan’ın macerası başlamış. Işığın peşinden gitmeye karar vermiş. Orman, her adımda daha da büyülü bir hal alıyormuş. Yemyeşil ağaçlar, rengarenk çiçekler ve şırıl şırıl akan küçük şelaleler… Keloğlan bu güzelliklere hayran kalarak ilerlemiş.
Işığın kaynağına yaklaştıkça, parıltısı artan, kocaman, turuncu renkli bir mantar görmüş. Bu mantar, etrafına altın pırıltılar saçıyormuş. Keloğlan şaşkınlıkla mantara bakarken, mantarın dibinde küçük, yorgun görünen bir peri belirmiş. Peri, Keloğlan’a seslenmiş: “Sevgili Keloğlan, bu mantar çok özel. Onun gücü, kayıp hazinenin yerini gösteriyor. Ama onu uyandırmak için sihirli bir şarkı söylememiz gerekiyor.“

Keloğlan hiç tereddüt etmemiş. Böylece, Keloğlan ve peri birlikte sihirli şarkıyı söylemeye başlamışlar. Sesleri ormanda yankılanırken, parlak mantar daha da güçlenmiş ve gökyüzüne doğru incecik bir ışık huzmesi göndermiş. Bu ışık, uzakta, eski bir mağaranın girişini aydınlatmış.
Mağaraya doğru yola çıkmışlar. Yolculuk sırasında, Keloğlan periye yardım etmiş, dikenli çalılıkların arasından kolayca geçmelerini sağlamış. Sonunda mağaranın önüne geldiklerinde, Keloğlan içeriye baktığında gözlerine inanamamış. Mağaranın içi, pırıl pırıl parlayan altınlarla, rengarenk mücevherlerle doluymuş! Ama bu hazine, Keloğlan’ın düşündüğü gibi sadece altınlar ve mücevherler değilmiş. Mağaranın bir köşesinde, eski bir sandık duruyormuş. Sandığı açtıklarında içinden rengarenk boya kalemleri, bembeyaz kağıtlar ve en güzel resimli kitaplar çıkmış.
Peri gülümseyerek, “Gerçek hazine, bilgi ve yaratıcılıktadır Keloğlan” demiş. Keloğlan, bu hediyeleri köyüne götürerek tüm çocuklarla paylaşmış. Ve böylece, Keloğlan’ın zekası ve iyiliği sayesinde, köydeki tüm çocuklar yeni maceralar keşfetmeye başlamış. Onlar da artık kendi hikayelerini yaratıyor, resimler çiziyor ve her gün yeni şeyler öğreniyorlarmış. Keloğlan’ın adı, bu macera ve cömertlik sayesinde tüm diyarlara yayılmış.
Keloğlan ve Ay’daki Altın Çiçek Masalına benzeyen Keloğlan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.